Besmelesiz Kesilen Hayvanlar

Besmele çekilmeden kesilen hayvanların hükmü, helal gıda konusunun günümüzde en çok tartışılan meselelerinin başında gelmektedir. Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine mensup âlimler En’âm sûresinin 121. ayetini delil göstererek hayvan kesiminde besmelenin farz, besmelesiz kesilen hayvanların haram olduğunu kabul etmişlerdir. Şâfiî mezhebinde ise bunun tam aksine hayvan kesiminde besmele çekmek farz değildir, dolayısıyla besmelesiz kesilen hayvanlar da helaldir.

Aslında yukarıdaki iki zıt görüş de aynı ayetle yani En’âm sûresinin 121. ayeti ile temellendirilmektedir. Besmelenin farz olduğunu iddia edenler, ilgili ayeti “Üzerine Allah’ın adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin! Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır…” şeklinde tercüme etmektedirler. Gerçekten de ayet bu şekilde anlaşılacak olursa kesilirken üzerine Allah’ın adı anılmayan hayvanların yenilmesi haram olup bu hayvanların etini yiyenler de fasık olacaklardır! Besmelenin farz olmadığını iddia edenler ise ayetin bu şekilde tercüme edilip anlaşılmasının yanlış olduğunu, burada besmelesiz kesilen hayvanlardan değil; Allah’tan başkasının adı anılarak kesilenlerden bahsedildiğini söylemektedirler. Biz de bu yazımızda En’âm sûresinin 121. ayetini fazla ayrıntıya girmeden; ama farklı açılardan ele alarak hayvan kesiminde besmele çekmenin şart olup olmadığı hususunda bir sonuca varmaya çalışacağız.[1]

1. Arap Dili Açısından

Tartışmalara konu edilen En’âm sûresi 121. ayetin ilk kısmının Arapçasını bir görelim:

وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ

Hayvan kesiminde besmeleyi farz kabul edenlerin, ayeti “Üzerine Allah’ın adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin! Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır…” şeklinde iki ayrı cümle olarak tercüme ettiklerini, karşıt görüş sahiplerinin ise ayeti bu şekilde tercüme etmenin yanlış olduğunu söylediklerini ifade etmiştik.

Gerçekten de ayete Arap dili açısından baktığımızda burada bir tercüme ve anlama hatası yapıldığını, bundan dolayı da yanlış bir hükme varıldığını görüyoruz. Şöyle ki:

Besmeleyi şart görenler ayetteki (وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ) cümlesini başındaki vâv harfinden dolayı kendisinden önceki (وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ) cümlesine atıf olarak kabul etmişlerdir. Hâlbuki Arap dili açısından böyle bir şey mümkün değildir. Çünkü (وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ) ifadesi, cümle içinde hâl konumunda olup yeme yasağını kesilen hayvanın “fısk” olması hali ile sınırlamaktadır.

Şâfiî fakihlerden Hatîb eş-Şirbînî, bu cümlenin kendisinden önceki cümleye atfedilemeyeceğini, çünkü ikisi arasında Arap dili kuralları açısından tam bir zıtlık (tebâyün) bulunduğunu belirtmiştir. Bunun sebebi, (وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ) cümlesinin fiilî-inşâî; (وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ) cümlesinin ismî-haberî olmasıdır. Yerleşik nahiv kurallarına göre bu iki cümlenin birbirine atfedilmesi doğru değildir. Şirbînî’ye göre (وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ) cümlesi, başındaki vâv harfinin konumundan dolayı bir suâl-i mukadderin (sorulma ihtimali olan, gelmesi beklenen bir sorunun) cevabı da olamaz. Dolayısıyla buradaki vâv’ın, “vâv-ı hâliyye/durum bildiren vâv” olmasından başka bir ihtimal kalmamaktadır.[2] Böyle olunca ayetteki yasak besmelesiz kesimle değil; kesilen hayvanın fısk olması durumu ile kayıtlanmış olur. Bu fısk oluş da Allah’ın Kitabında (En’âm 145. ayette) “Allah’tan başkasının adı anılarak kesilenler” şeklinde açıklanmıştır.

Mezhep imamlarından İmam Şâfiî’nin de bu görüşte olduğu belirtilmektedir. O, ayette yer alan (وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ) ibaresi ile kastedilenin putlar için kesilen hayvanlar olduğunu şöyle ifade etmiştir:

“Allah Teâlâ’nın –En’âm 121. ayetin devamında yer alan- ‘Eğer onlara uyarsanız kesinlikle siz de müşrik olursunuz’ buyruğu, putlar adına kurban edilenlerle ilgilidir. Yani, ‘Eğer putlar adına kesilen hayvanların etini yemeye razı olursanız bu, sizle­rin de o putların ilahlığına razı olduğunuz manasına gelir. Bu ise, şirki gerektirir’ de­mektir.”

Şâfiî, âyetteki fısk kavramı için “Allah’ın kitabından, bunun ne zaman fısk olacağını araştırdık” demiş ve En’âm sûresinin 145. ayetindeki  (أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ) cümlesini delil göstererek fısk kavramının üzerine Allah’tan başkasının adı anılarak kesildiği için fısk olan hayvan’ ifadesi ile tefsir edildiğini belirtmiştir.[3]

Meşhur müfessirlerden Fahreddîn er-Râzî de hayvan kesiminde besmelenin farz olmadığını düşünmekte ve En’âm suresi 121. ayetten yola çıkarak besmeleyi farz kabul edenler için: “Onların zannettiği gibi bu ayet onların lehine değil, bizim lehimize delil olur” deyip şu açıklamaları yapmaktadır:

“Buradaki vâv’ın atıf vâv’ı olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü (وَلَا تَأْكُلُوا) ibaresi fiil cümlesi, (وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ) ise isim cümlesidir. Zaruret halleri haricinde isim cümlesinin fiil cümlesine atfedilmesi hoş değildir. Vâv’ın burada atıf için olamayacağı anlaşılınca geriye onun “hâliyye” olması seçeneği kalır (…)

Ayrıca bu ayette fısk oluş durumu mücmel/kapalı bırakılmış, açıklanmamıştır. Ama aynı sûrenin 145. ayetinde: ‘üzerine Allah’tan başkasının adı anılarak kesildiği için fısk olan hayvan’ şeklinde buyurularak 121. ayette geçen fısk ‘Allah’tan başkasının adı anılarak kesilenler’ ifadesi ile açıklanmıştır.”[4]

Bu açıklamalar doğrudur. O halde Arap dili kuralları gözetilerek ayetin meali şöyle olmalıdır:

“Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanın fısk olduğu kesin ise ondan yemeyin!”

Mana Arap dili kurallarına uygun bir şekilde verilince ayette besmelesiz kesilen hayvanlardan bahsedilmediği, aksine Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanlardan söz edildiği ve bu şekilde kesildiği konusunda hiçbir şüphe bulunmadığı zaman o etlerden asla yenilmemesi gerektiği anlaşılmaktadır.

2. Fısk Kavramı Açısından

Hayvan kesiminde besmelenin farz olmadığının bir delili de ayetteki fısk kavramıdır. Bu da En’âm sûresinin 145. ayetinde Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanları ifade etmektedir. Yani her kim bile bile Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen bir hayvanı yerse O’ndan başka bir ilahın varlığını kabul etmiş olacağından bu davranış onu fasık yapacak yani dinden çıkaracaktır. Yoksa üzerine besmele çekilmeden kesilen şeyleri yemek fasıklık sayılmaz. İmam Nevevî, besmelesiz kesilen hayvanların etlerini yemenin fasıklık sayılmayacağı konusunda ümmetin icmâ ettiğini belirtirken[5] müfessirlerden Âlûsî de ictihada konu olmuş fiilleri işlemenin ayette belirtilen fısk kapsamına girmeyeceğini söylemiştir.[6]

Tartışmalara konu olan bu ayetin tamamı şöyledir:

“Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanın fısk olduğu kesin ise ondan yemeyin! Şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmelerini fısıldarlar. Eğer onlara uyarsanız kesinlikle siz de müşrik olursunuz.”

Görüldüğü gibi ayette ‘fısk’ kavramı ile birlikte ‘şirk’ kavramı da geçmektedir. Bu, meselenin tevhid – şirk bağlamında düşünülmesi gerektiğini göstermesi bakımından hayli önemli bir ayrıntıdır. Yani Allah’tan başkasının adını anarak hayvan kesen birini onaylamak, o hayvanın etinden yemek suretiyle ona uymak kişiyi tereddütsüz bir şekilde müşrik yapacaktır. Mesele böylesine önemlidir. Dolayısıyla bir kez daha ifade etmeliyiz ki ayette besmele çekilip çekilmeme durumundan değil; hayvanın Allah’tan başkası adına kesilip kesilmemesi durumundan bahsedilmektedir.

3. Sûre Bütünlüğü Açısından

En’âm sûresi 121. ayette üzerine Allah’tan başkasının adı anıldığı için fısk olan hayvanın yenilmemesinden söz edildiğinin bir diğer kanıtı, bu ayetin içinde bulunduğu En’âm sûresidir. Allah Teâlâ bu sûresinin 118 ve 119. ayetlerinde şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın ayetlerine inanıp güveniyorsanız artık O’nun adı anılarak kesilenlerden yiyin.

Size ne oluyor ki Allah’ın adı anılarak kesilenlerden yemiyorsunuz![7] Oysa Allah, haram kıldığı her şeyi size ayrıntılı olarak açıklamıştır; çaresiz kalıp yedikleriniz başka. Birçokları, kendi arzularına uyarak bilgisizce insanları saptırırlar. Rabbin, sınırları aşanları çok iyi bilir.”

Meali verilen bu ayetlerde yenilmesi haram kılınan şeylerin ayrıntılı olarak açıklandığı bildirilmiştir. Bu ayrıntılı açıklama aynı sûrenin 145. ayetinde şöyle yapılmıştır:

De ki: Bana gelen vahiyde yiyen kişiye şunlardan başka yemesi haram kılınmış bir şey bulamıyorum: Ölü (leş), akmış kan, domuz eti -ki bir pisliktir- ya da üzerine Allah’tan başkasının adı anılarak kesildiği için fısk olan hayvan. Kim zorda kalır da isyan etmeden ve aşırıya gitmeden bunlardan yerse senin Rabbin bağışlaması çok, iyiliği bol olandır.”

Kesilmeden ölmüş hayvan, akıtılmış kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adı anıldığı için fısk özelliği kazanmış olan hayvanlardan başka haram kılınan herhangi bir hayvansal gıdanın bulunmadığının bildirildiği bu ayette besmelesiz kesilen hayvanlara yer verilmediği ayan beyan ortadadır. Ayetler arasında herhangi bir çelişki yoktur. Yani bir ayette anlatılan husus, diğer ayette unutulmamıştır. İmam Şâfii ve Fahreddîn er-Râzî’nin “Bu ayetteki fısk kavramı 121. ayette geçen fısk kavramının ne olduğunu izah ediyor” şeklindeki gayet isabetli açıklamalarını bir kez daha hatırlatmak isteriz. Yani sûre bütünlüğü de net bir şekilde göstermektedir ki haram kılınan hayvansal gıdaların arasında besmelesiz kesilenler yoktur. En’âm 121. ayette bahsi geçen ise fısk olduğu kesin olan yani Allah’tan başkasının adı anılarak kesildiği kesin olarak bilinen hayvanlardır.

4. Kur’an Bütünlüğü Açısından

Sadece En’âm sûresinin 145. ayeti değil; haram kılınan hayvansal gıdaların anlatıldığı Bakara sûresi 173, Mâide sûresi 3 ve Nahl sûresi 115. ayetlerde de besmelesiz kesilen hayvanlara yer verilmemiştir. Bu dört ayetin dördünde de haramların; kesilmeden ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesilenler olmak üzere dört hayvansal gıda ile sınırlı olduğu belirtilmiştir. Besmele eğer farz olsaydı aynı şeylerin tekrar tekrar zikredildiği ayetlerde mutlaka “Bir de Allah’ın adı anılmayanlar/besmele çekilmeden kesilenler” şeklinde buna da yer verilirdi. Hâlbuki en son indiği rivayet edilen ve haramların son kez tekrarlandığı Mâide sûresinin 3. ayetinde bile “tezkiye ettikleriniz/kestikleriniz hariç” buyurularak kesim işlemine değinildiği halde besmeleden söz edilmemiştir. Hâşâ Allah Teâlâ En’âm 121. ayette söylediğini bu ayetlerde unutmuş değildir!

Kur’an bütünlüğüne bakıldığında besmele yani Allah’ın adının anılması; biri kurban ibadetinde[8], diğeri av bahsinde[9] olmak üzere iki durumda emir ve/veya tavsiye edilmiştir. Yani hangi durumda besmele çekilmesi isteniyorsa onunla ilgili ayette “üzerine Allah’ın adını anın!” ifadesiyle besmeleye açıkça yer verilmiştir. Fakat kurban ibadeti ve avlanma durumu dışında normal zamanlarda etlik hayvanların kesimi esnasında besmele çekilmesi gerektiğinden bahsedilmemiştir.

Netice itibarıyla hayvan kesiminde besmele çekilmesinin farz değil, sünnet olduğu[10], besmele çekilmeden kesilen hayvanların da yenilebileceği sonucuna ulaşmış bulunuyoruz. Aşağıdaki sahih hadis de ulaştığımız bu sonucu kuvvetlendirmektedir.

Bir grup sahabî, Resûlullâh’a gelerek: “Ey Allah’ın elçisi! Bazıları bize et getiriyorlar. Üzerine Allah’ın adını anıp anmadıklarını bilmiyoruz. O etlerden yiyelim mi, yemeyelim mi?” şeklinde bir soru sorunca O da onlara şu cevabı vermiştir:

“Siz Allah’ın adını anın ve yiyin!”[11]

Muhaddis ve lugat alimi Hattâbî: “Bu hadis, hayvan kesiminde besmele çekmenin şart olmadığının delilidir. Eğer şart olsaydı hakkında şüpheye düşülen o hayvan, mubah kabul edilmezdi…” derken[12] Mühelleb b. Ebî Sufre de konuyla ilgili olarak şunları söylemiştir:.

“Besmelenin farz olmayışının kaynağı bu hadistir. Çünkü onların yerken çektikleri besmele, kesim esnasında çekilmeyen besmelenin yerine geçmiştir. Bu da onun sünnet olduğunun delilidir. Çünkü hiçbir sünnet, farzın yerine geçmez…”[13]

Dr. Yahya ŞENOL

Fetva.Net Editörü

[email protected]

YAYIMLANDIĞI YER: Kitap ve Hikmet Dergisi, Temmuz-Eylül 2020, Sayı: 30, s. 32-35

https://www.cerideiilmiyye.org/wp-content/uploads/2022/02/yahya-senol-kh-30-sayi-besmelesiz-kesilen-hayvanlar.pdf

[1] Konu hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi’nde yayımlanan (sayı: 31, yıl: 2018, s. 491-508) “Hayvan Kesiminde Besmele Meselesi” başlıklı akademik makalemize başvurabilirler.

[2] Hatîb eş-Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, Mısır, 1958, c: 4, s. 272.

[3] Fahreddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, Beyrut, 1999, c: 5, s. 131.

[4] Râzî, Menâkıbu’l-İmâmi’ş-Şâfiî, Mısır, 1986, s. 536-538.

[5] İmam Nevevî, el-Mecmû’, Beyrut, t.y., c: 8, s. 237.

[6] Şehâbeddîn el-Âlûsî, Rûhu’l-Maâni, Kahire, 2005, c: 8, s. 353.

[7] En’âm sûresi Mekke’de indiği için bu ayetler, Mekke döneminde Müslümanların, müşriklerin Allah’ın adını anarak kestikleri hayvanların etinden yemediklerini gösteriyor. Çünkü müşrikler, kestikleri hayvanların sadece bir kısmı üzerine Allah’ın adını anmaz (En’âm 6/138), onları Allah’tan başkası adına keserlerdi (En’âm 6/145). Ayetler çok açık olmasına rağmen fıkıh mezhepleri, müşriklerin kestiklerini yemenin haram olduğu konusunda ittifak etmişlerdir! Hâlbuki haram olan, müşriklerin kestiği her hayvan değil; O’ndan başkasının adını anarak kestikleri hayvanlardır. Müşrikler o hayvanları, bu iş için yerleştirilmiş taşlar (nusub) üzerinde kestikleri için o taşların üzerinde kesildiği bilinenler de aynı şekilde haramdır. Bkz Mâide 5/3.

[8] Hac, 22/28, 34, 36.

[9] Mâide, 5/4.

[10] Hadis kaynaklarında yer alan sağlam bilgilere göre Nebîmiz Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem sadece hayvan keserken değil; yemeğe başlarken, abdest alırken, elbise giyerken, bineğe binerken, cenazeyi kabre indirirken, eve girip çıkarken, kapıları kilitlerken, kap-kacağın üzerini örterken ve hatta karı koca ilişkisinden önce dahi besmele çekilmesini öğütlemiştir. Bütün bunlar -haram olmayan- bir işe başlarken Allah’ın adını anmanın, Nebîmizin ihmal etmediği kuvvetli bir sünneti olduğunu göstermektedir

[11] Buhârî, “Tevhid”, 13, “Zebâih”, 21; Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 13–19; İbn Mâce, “Zebâih”, 4.

[12] Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, c: 8, s. 158.

[13] Şevkânî, a.g.e., c: 8, s. 158.