Resul
Bir evde kadının saçı açık olduğunda rahmet meleklerinin oraya girmeyeceği konusundaki yaygın kanı, bu konuda delil gösterilen hadislerin içeriklerinin iyi anlaşılamamasından veya cümlelerin bağlamından koparılarak kullanılmasından kaynaklanmıştır. Delil olarak kullanılan hadisleri tek tek inceleyelim: 1.ALLAH KENDİSİNDEN ÇEKİNİLMEYE LAYIKTIR Bu konuda günümüzde delil olarak kullanılan bir hadis, evin içinde başkaları yokken dahi Allah’ın bizi görüyor olduğu ve O’nun kendisinden çekinilmeye en layık varlık olduğu şeklindedir. Oysa bu rivayetin baş örtüsüyle hatta kadınlara özel herhangi bir durumla ilgisi yoktur: … Behz bin Hakîm’in dedesinden (Muâviye bin Hayda) (ra) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Yâ Resulallah, örtülmesi gereken yerlerimizi kimin yanında örtelim?”” diye sordum. Efendimiz: “Sen avretini (hür) karından veya esir olan (karından) başka herkesten sakla!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah, ya insanlar birbiriyle iç içe yaşıyorsa /bir arada bulunuyorsa, bana bundan haber ver.” dedim. Efendimiz: “Gücün yettiğince avret yerlerini kimseye göstermemeye çalış!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah, peki birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa?” diye sordum. Buyurdu ki: “Kendisinden hayâ edilip utanılmaya en lâyık olan Allah”tır.” (İbn Mâce, Nikah, 28 (1920))[1] Görüldüğü gibi rivayet, bir erkeğin avretle ilgili sorusu üzerine, bedenin hangi kısımlarının kimler arasında örtülmesi gerektiğine dair verilen cevabı içermektedir. Allah’ın bizi her an gördüğü bilinciyle yaşamak tavsiye edilmiştir. Ev içinde yalnız […]
İslam, hayatın her alanında olduğu gibi, cinsel yönelimler ve ilişkiler konusunda da belli sınırlar ve ilkeler belirlemiştir. İslam’da eş cinsellik konusuna değinmeden önce, önemli bir noktayı vurgulamak gerekir: Allah, insanın hissettiği duyguları doğrudan günah olarak nitelendirmez ve bu duyguları cezalandırmaz. Ancak bireyi, duygu ve düşüncelerine dayalı olarak söyleyeceği sözlerden ve yapacağı eylemlerden sorumlu tutar. Bu yazıda, eş cinselliğe dinin nasıl yaklaştığı ele alınacak, aynı zamanda konuya bireysel ve toplumsal yaklaşımlar hakkında bir bakış açısı sunulacaktır. KUR’AN’DA EŞ CİNSELLİK Eş cinsellik Kur’an’da “çirkin bir iş” ve “aşırılık” olarak nitelendirilir: Lût’u da elçi gönderdik. Bir gün o, halkına şöyle demişti: “Siz o çirkin işi mi yapıyorsunuz (eş cinsel ilişkide mi bulunuyorsunuz)? Hiçbir toplum bu çirkin işte sizin kadar ileri gitmedi![1] Siz kadınları ikinci sıraya atıyor, şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Aslında siz aşırı giden bir topluluksunuz.” (A’raf 7/80-81) Kadın-erkek arasındaki nikahsız ilişki gibi eş cinsel ilişkiler de fuhuş çeşitlerindendir[2] ve haram kılınmıştır: De ki: “Rabbim sadece şunları haram kılmıştır: Açık olsun, gizli olsun fuhuş çeşitleri, günahlar /kişiyi doğruluktan uzaklaştıran davranışlar, haksız saldırı, Allah’ın hakkında kesin delil indirmediği bir şeyi ona ortak saymanız ve bilgisizce söylediklerinizi Allah’a mâl etmeniz.” (A’raf 7/33). TEVRAT ve İNCİL’DE EŞ CİNSELLİK Tevrat’ın Levililer 18:22 pasajında da Kur’an’a benzer şekilde bunun […]
Bu makalenin amacı, siyonist rejimin son dönemde Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım ve global alanda yapılan protestolar ışığında sosyalizm ile İslam’ı analiz etmek ve karşılaştırmaktır. Toplumların politik, sosyal ya da dini herhangi bir ideolojiyi körü körüne takip ettiği sıklıkla görülen bir durumdur. Bu fikirlerin çoğu tarih boyunca ya filozoflar ya da kanun yapıcılar tarafından teori haline getirilmiştir. Hiç şüphe yok ki bu ideolojilerin çoğunun insanlığın yararına olduğu iddia edilmektedir. Örneğin sosyalizmin Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından kurulduğu kabul edilir. Toplumun işçi sınıfı ile kapitalizm arasındaki büyük mücadeleyi aşmak için 1847-1848 yıllarında komünist Manifestoyu yazan kişi Karl Marx’tır. Bu nedenle çoğu sosyalist, çabalarını Marx’a ve onun ideolojisine bağlamaktadır. Ancak eleştirel düşünme şapkamızı takar ve Marx’ın komünist-sosyalist ideolojisi üzerinde düşünürsek, sosyalizmin içindeki pek çok çelişkiyi tespit edebiliriz. Stanford Ansiklopedisine göre, Sosyalistlerin benimsediği ilkelerden bazıları eşitlik, demokrasi, bireysel özgürlük, kendini gerçekleştirme ve adaletsizliğe karşı dayanışmadır. Eşitlik konusunda, herkesin “gelişen hayatla birlikte yaşamak için gerekli maddi ve sosyal araçlara genel olarak eşit erişime” sahip olması gerektiğini öngören fırsat eşitliği ilkesinin güçlü versiyonları önerilir. Ancak adaleti ve eşitliği sosyal anlamda tanımlamayı veya uygulamaya dökmeyi başaramadıkları da ortadadır. O halde size sorayım, bir bireyin ekonomik refahını diğer bir insandan daha iyi ve fazla çalışarak ve daha kaliteli iş […]
Daha çok namaz diye anlam verilen salat (صلَاة) kelimesinin kökü “bir şeyin arkasında olma” anlamındaki “salâ (صلا)”dır[1]. ٍBir şeyin arkasında olmak, ona sırt çevirmemektir. Allah’ın verdiği görevleri yerine getirmeyenlerle ilgili şu ayetler bu anlamı doğrulamaktadır: فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى . وَلَكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى (O, canını böyle verir) çünkü doğruları kabul etmedi ve salatı yapmadı, ama yalana sarıldı ve yüz çevirdi.[2] (Kıyamet 75/31-32) İlk ayette geçen saddaka (صدق) “doğruları kabul etti” fiili ikinci ayetteki kezzebe (كذب)’nin yani “yalan saydı”nın zıddı, sallâ (صلى) = salatı yapmadı da tevellâ (تولى)’nın yani “sırt çevirdi”nin zıddıdır. Bir şeye sırt çevirmek, arkasında olmamaktır. Bir şeyin arkasında olmamızı isteyen Allah ise o şey, Allah’ın, yapmamızı istediği görev yani “kulluk görevi” olur. O görevden yüz çevirmen, büyük bir günaha girer. Şu âyet de Salat (صلَاة) kelimesinin ”bir şeyin arkasında olma” anlamını desteklemektedir: إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا “Allah ve melekleri bu Nebiye salat ederler / onun arkasında olurlar. Ey inanıp güvenmiş kimseler! Siz de ona salat edin / arkasında olun, ona tam bir esenlik ve güvenlik dileyin.” (Ahzab 33/56) Allah’ın ve müminlerin, Muhammed aleyhisselamın arkasında olduğu ile ilgili ayetlerden ikisi şöyledir: وَإِنْ يُرِيدُوا أَنْ يَخْدَعُوكَ فَإِنَّ حَسْبَكَ اللَّهُ هُوَ […]