Erdem Uygan
Bir evde kadının saçı açık olduğunda rahmet meleklerinin oraya girmeyeceği konusundaki yaygın kanı, bu konuda delil gösterilen hadislerin içeriklerinin iyi anlaşılamamasından veya cümlelerin bağlamından koparılarak kullanılmasından kaynaklanmıştır. Delil olarak kullanılan hadisleri tek tek inceleyelim: 1.ALLAH KENDİSİNDEN ÇEKİNİLMEYE LAYIKTIR Bu konuda günümüzde delil olarak kullanılan bir hadis, evin içinde başkaları yokken dahi Allah’ın bizi görüyor olduğu ve O’nun kendisinden çekinilmeye en layık varlık olduğu şeklindedir. Oysa bu rivayetin baş örtüsüyle hatta kadınlara özel herhangi bir durumla ilgisi yoktur: … Behz bin Hakîm’in dedesinden (Muâviye bin Hayda) (ra) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Yâ Resulallah, örtülmesi gereken yerlerimizi kimin yanında örtelim?”” diye sordum. Efendimiz: “Sen avretini (hür) karından veya esir olan (karından) başka herkesten sakla!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah, ya insanlar birbiriyle iç içe yaşıyorsa /bir arada bulunuyorsa, bana bundan haber ver.” dedim. Efendimiz: “Gücün yettiğince avret yerlerini kimseye göstermemeye çalış!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah, peki birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa?” diye sordum. Buyurdu ki: “Kendisinden hayâ edilip utanılmaya en lâyık olan Allah”tır.” (İbn Mâce, Nikah, 28 (1920))[1] Görüldüğü gibi rivayet, bir erkeğin avretle ilgili sorusu üzerine, bedenin hangi kısımlarının kimler arasında örtülmesi gerektiğine dair verilen cevabı içermektedir. Allah’ın bizi her an gördüğü bilinciyle yaşamak tavsiye edilmiştir. Ev içinde yalnız […]
Özet İslam ekonomisinin temel taşlarından biri olan zekât ile yine İslam’ın en temel yasaklarından biri olan faiz, piyasalarda iktisadi açıdan olumlu ve olumsuz olmak üzere birbirine zıt etkiler oluşturmaktadır. Bu duruma Kur’ân âyetlerinde karşılaştırmalı olarak işaret edilmiş; kazanç elde etmek için faize yatırılan malların Allah katında artmayacağı, ama Allah rızası için zekât verenlerin mallarının kat kat artacağı ifade edilmiştir. Buna rağmen İslam dünyasının genelinde zekât devlet eliyle uygulanmadığı gibi faiz hassasiyeti de giderek azalmaktadır. Dolayısıyla İslami esaslara uygun ekonomik gelişme sağlanamamaktadır. Bunun için nakit serveti de içine alan zekât mallarına, üretimin bölüşümü değil gelirin yeniden dağılımı aşamasında müdahale etmektedir. Biriktirmeye ve haksız kazanca neden olan faiz ise yasaktır. Faiz, üretimdeki finansman maliyetinin artmasına ve enflasyonun körüklenmesine de sebep olur. Bu yüzden borçtan gelir elde etme eylemi olan faiz, hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilmemiştir. Literatürde zekât ve faizin ekonomiye etkisine dair bazı çalışmalar bulunsa da bunların bu makalede ele alınan açılardan karşılaştırmalı olarak çalışılmaması, bu yazının kaleme alınmasına neden olmuştur. Bu araştırmada kaynak tarama yöntemi kullanılarak ilgili âyetler için sözlük, tefsir, hadis ve fıkıh kaynakları incelenmiş; iktisadi değerlendirmeler için ekonomi ve İslam ekonomisine dair yazılan dokümanlardan yararlanılmıştır. Sonuçta İslam’da üretim ve gelirin arttırılması -tasarruftan ziyade harcamaların artmasını zorunlu kılan- zekât […]
İslam, hayatın her alanında olduğu gibi, cinsel yönelimler ve ilişkiler konusunda da belli sınırlar ve ilkeler belirlemiştir. İslam’da eş cinsellik konusuna değinmeden önce, önemli bir noktayı vurgulamak gerekir: Allah, insanın hissettiği duyguları doğrudan günah olarak nitelendirmez ve bu duyguları cezalandırmaz. Ancak bireyi, duygu ve düşüncelerine dayalı olarak söyleyeceği sözlerden ve yapacağı eylemlerden sorumlu tutar. Bu yazıda, eş cinselliğe dinin nasıl yaklaştığı ele alınacak, aynı zamanda konuya bireysel ve toplumsal yaklaşımlar hakkında bir bakış açısı sunulacaktır. KUR’AN’DA EŞ CİNSELLİK Eş cinsellik Kur’an’da “çirkin bir iş” ve “aşırılık” olarak nitelendirilir: Lût’u da elçi gönderdik. Bir gün o, halkına şöyle demişti: “Siz o çirkin işi mi yapıyorsunuz (eş cinsel ilişkide mi bulunuyorsunuz)? Hiçbir toplum bu çirkin işte sizin kadar ileri gitmedi![1] Siz kadınları ikinci sıraya atıyor, şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Aslında siz aşırı giden bir topluluksunuz.” (A’raf 7/80-81) Kadın-erkek arasındaki nikahsız ilişki gibi eş cinsel ilişkiler de fuhuş çeşitlerindendir[2] ve haram kılınmıştır: De ki: “Rabbim sadece şunları haram kılmıştır: Açık olsun, gizli olsun fuhuş çeşitleri, günahlar /kişiyi doğruluktan uzaklaştıran davranışlar, haksız saldırı, Allah’ın hakkında kesin delil indirmediği bir şeyi ona ortak saymanız ve bilgisizce söylediklerinizi Allah’a mâl etmeniz.” (A’raf 7/33). TEVRAT ve İNCİL’DE EŞ CİNSELLİK Tevrat’ın Levililer 18:22 pasajında da Kur’an’a benzer şekilde bunun […]
Bu makalenin amacı, siyonist rejimin son dönemde Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım ve global alanda yapılan protestolar ışığında sosyalizm ile İslam’ı analiz etmek ve karşılaştırmaktır. Toplumların politik, sosyal ya da dini herhangi bir ideolojiyi körü körüne takip ettiği sıklıkla görülen bir durumdur. Bu fikirlerin çoğu tarih boyunca ya filozoflar ya da kanun yapıcılar tarafından teori haline getirilmiştir. Hiç şüphe yok ki bu ideolojilerin çoğunun insanlığın yararına olduğu iddia edilmektedir. Örneğin sosyalizmin Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından kurulduğu kabul edilir. Toplumun işçi sınıfı ile kapitalizm arasındaki büyük mücadeleyi aşmak için 1847-1848 yıllarında komünist Manifestoyu yazan kişi Karl Marx’tır. Bu nedenle çoğu sosyalist, çabalarını Marx’a ve onun ideolojisine bağlamaktadır. Ancak eleştirel düşünme şapkamızı takar ve Marx’ın komünist-sosyalist ideolojisi üzerinde düşünürsek, sosyalizmin içindeki pek çok çelişkiyi tespit edebiliriz. Stanford Ansiklopedisine göre, Sosyalistlerin benimsediği ilkelerden bazıları eşitlik, demokrasi, bireysel özgürlük, kendini gerçekleştirme ve adaletsizliğe karşı dayanışmadır. Eşitlik konusunda, herkesin “gelişen hayatla birlikte yaşamak için gerekli maddi ve sosyal araçlara genel olarak eşit erişime” sahip olması gerektiğini öngören fırsat eşitliği ilkesinin güçlü versiyonları önerilir. Ancak adaleti ve eşitliği sosyal anlamda tanımlamayı veya uygulamaya dökmeyi başaramadıkları da ortadadır. O halde size sorayım, bir bireyin ekonomik refahını diğer bir insandan daha iyi ve fazla çalışarak ve daha kaliteli iş […]
Yazar Hakkında

1972 yılında yüce Allah’ın kendisi için uygun gördüğü şartlarla imtihan salonundaki yerini aldı. İmtihanı sürüyor.
1989 yılında, kelimenin içini bütün olumlu anlamları ile tıka basa doldurarak “kardeşim” diye tanımladığı Cenk Durmazel ile tanıştı.
1992 yılından bu yana kendisiyle sayısız programa ve projeye imza attı. Halen devam ediyor.
Herşeyi Yaratan’ın kendisine sınırsız ikramı arasında bir eş ve iki kız evlat da bulunmaktadır.
2007 yılında yavaş yavaş, gerine gerine, henüz yeni fark ettiği cehalet uykusundan uyanmaya başladı. Öylesine derin bir uykudaydı ki mahmurluğunu atması bile bir yılını aldı. Derin ve uzun uykusunda gördüğü acaip rüyaların etkileri eser miktarda da olsa bugün bile devam etmektedir.
O gün itibariyle uyanmak için yüzünü yıkamaya çalıştığı Kur’an isimli tertemiz suyun içinde, bugün hiç çıkmamacasına zevkle yüzmekte ve başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak bu ikramı için Allah’a şükretmektedir.
Hiçbir “izm”i kabul etmez. Hiçbir hizip ve mezhebi kabul etmez. Allah’ın elçileri dışında hiç kimseyi önder ve örnek olarak kabul etmez. Allah’ın kitabından delili olmayan hiçbir şey asla kabulü değildir. Allah’ın ayetleri dışında hiçbir şeyi tartışılmaz kabul etmez. Kimsenin sözü, tezi, dayatması, imanı, inancı, doktrini, ilkesi, devrimi, inkılabı, bilimi, hurafesi, yasası, şeyhi, müridi, lideri, önderi kendisini bağlamamaktadır. Allah’ın ayetlerinden başka yol gösterici kabul etmez. Allah’ın elçisinin, Allah’ın ayetlerinin yeryüzündeki en mükemmel uygulayıcısı olduğunu ve O’nun ayetlerine aykırı söz söylemeyeceğini bilir. Bu nedenle Kur’an’ın tek kaynak olduğunu bilmektedir (Araf 3). Allah’tan başka hiç kimsenin huzurunda saygı duruşuna geçmez ve sadece Allah’ın önünde ve büyük bir şerefle eğilir. İnsanların kendisi için ne dediği umrunda bile değildir. Bizzat Allah’ın “Müslüman” dediği bir kulu olarak ölmek çabasındadır.
Kendisine ait bütün sözleri Sebe Suresi’nin 50. ayeti ile değerlendirilmelidir:
“De ki: Eğer ben saparsam kendi aleyhime sapmış olurum; yok eğer doğru yoldaysam, bu yalnızca Rabbimin bana ilettiği vahiy (Kur’an) sayesindedir. Şüphesiz O her şeyi işitir, O çok yakındır.”
Bu satırları yazan da kendisidir.
https://www.youtube.com/watch?v=CoGTbELy1KY
Eserleri