Kadın Erkek Tokalaşması

Kadın Erkek Tokalaşması Haram mıdır?

İslâm Dini’nin ana kaynakları Kur’ân-ı Kerim’dir ve de O’nun açıklaması ve uygulaması niteliğindeki Muhammedî Sünnet’tir. Bir sözü, davranışı ve işi haramlıkla vasıflandırabilmek için haram hükmünün doğrudan bu iki kaynağa veya bu iki kaynaktan birine dayanması gerekir. Yüce Rabbimiz Kur’ânımızın İsra sûresinin 32. âyetinde şöyle buyurmaktadır: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, apaçık bir çirkinliktir ve kötü bir yoldur.” Bu âyet zinayı yasaklamanın yanı sıra zinaya yaklaştırıcı eylemleri de yasaklamaktadır. Sevgili Peygamberimizin ilgili sözlerinden hareketle zinaya yaklaştırıcı eylemleri çıplaklık, aralarında mahremiyet bağı bulunmayan kadınla erkeğin gözlerden ırak beraberliği, iradeli ve arzulu bakış ve bedenî temas olarak özetleyebiliriz.

Bedenî temasın bir şekli de tokalaşmadır. İslâm literatüründe müsâfaha olarak isimlendirilen tokalaşmanın yükümlülük yönünden Mubah, Sünnet ve Haram türleri vardır. Kur’ân-ı Kerîm’de tokalaşma, mübâya’a masdarından fiil ve emir kipleriyle fakat çağrışımı yapılan soyut tokalaşma manasında değil, siyasî otoriteye bağlılık anlamında kullanılmaktadır. ((Fetih 10; Mümtahine 12.))

Bu sebeple açıklamalarımızı sözlü ve fiilî sünnet merkezli olarak yapacağız.

a- Müslüman erkeklerin ve kadınların karşılaştıklarında erkek erkeğe ve kadın kadına tokalaşmaları yükümlülük bakımından Sünnet’tir. Bir diğer anlatımla Hz. Peygamberin uygulamasını izlemektir. Bu konuda İslâm bilginlerinin görüş birliği vardır. Çünkü Peygamberimiz bizzat kendileri tokalaşmışlar, tokalaşmaya yönlendirici buyruklarında da şöyle buyurmuşlardır: “Allah, karşılaştıklarında müsafaha eden (tokalaşan) iki müslümanı birbirlerinden ayrılmadan mutlaka bağışlar.” ((Aynî, Umdetu’l-Kârî, 22/252.))

Şanlı Peygamberimiz tokalaşmanın bağışlatıcılığı yanı sıra taraflar arasında oluşan kin gibi yıkıcı duyguları eriteceğine de işaret etmişlerdir.

b- Mahremiyet (evlenme yasaklığı) ve nikâh bağı ile ilişkili bulunan kadın erkek arasında tokalaşma da meşrû ve Sünnet nitelikli uygulamadır.

c- Aralarında mahremiyet ve nikâh bağı bulunmayan genç erkeklerle yaşlı kadınlar ve genç kadınlarla yaşlı erkekler arasında tokalaşma ise ahlâkî sakıncalardan beri olacağı için mubahdır – caizdir; yapılması sakıncasız işlemdir. Aynı şekilde aktif cinsel duyguları sönmüş yaşlılar arasındaki tokalaşmalar da mubahtır. Mubahlığından ötürüdür ki bu tür uygulamalar Hz. Ebû Bekir ve Abdullah b. Zübeyr gibi sahâbilerin hayatında da görülmektedir. ((Şerhu Fethi’l-Kadîr, K. Kerahiyeti F. Fil-… Lemsi 8/98; Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi 4/ 371, Cevheretü’n-Neyyire 2/363, Fetavay-i Hindiye (tercümesi) 12/39.))

d- Birbirleriyle evlenebilir konumda olan, bir diğer anlatımla aralarında mahremiyet ve nikâh bağı bulunmayan kadınla erkek arasındaki tokalaşma ise amacına göre farklı hükümleri içermektedir.

1- Anılan kadınlarla erkekler arasındaki cinsel arzulu tokalaşma -doğrusunu Allah bilir, Kur’ân yanısıra Nebevî Sünnetle de irtibatlandırılabilir- haramdır. Çünkü Peygamberimiz, cinsel arzulu tokalaşmaları, cinsel organ zinasına yaklaştırıcı elin zinası olarak niteler. Bu tür nitelemenin yasağı da kapsayacağı açıktır.- Salât ve Selâm üzerine olsun- O, ilgili hadislerinde söyle buyurur: “Şüphesiz Allah, Âdemoğlunu zinaya eğilimli olarak yaratmıştır. Hiç şüphesiz bu eğilim onu kuşatacaktır. Gözlerin zinası bakış, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası sözdür. Eller zina eder, ellerin zinası yapışıp tutmaktır. Ayaklar da zina eder, onların zinası yürümektir. Ağız da zina eder, onun zinası da öpmektir. Nefis umar ve ister, cinsel organ ise zina arzusunu gerçekleştirir veya sonuçsuz bırakır.” ((Ebu Davud, Nikah 44; Buhari, İsti’zan 12.))

Elin zinası olarak vasıflandırılan tutuşun – tokalaşmanın İslâm bilginlerinin anlayışları çizgisinde tarafımızdan cinsel amaçlı ve nitelikli tutuş – tokalaşma olarak değerlendirilmesi, ilgili hadislerde örneğin bakmanın ve dinlemenin cinsel nitelikli olan ve olmayan şeklinde ayrılmasından açıkça anlaşılmaktadır. Zira gözün zinası olarak açıkladığı bakışın Peygamberimiz tarafından bütün bakışları değil, iradeli ve amaçlı bakışları içerdiğinin duyurulması bunun kanıtıdır. ((Ebu Davud, Nikah 44; Aynî 22/240.)) Kur’ân-ı Kerîm’de mümin erkeklere ve kadınlara verilen gözlerin bakışlarının bir kısmından korunulması ile ilgili ilâhî emirler de aynı ayırımı yapmaktadır. ((Mu’minun 30-31.)) Kulakların zinasının dinlemek olduğunu duyuran güzellikler örneği Peygamberimizin düğünler ve bayramlar gibi özel günlerde huzurunda icra edilen şarkıların – tarihî olayları anıcı ezgilerin dinlenilmesine onay vermesi de dinlemeyi helâl ve haram kısımlarına ayırdığını göstermektedir. ((Buhari, Îdeyn 2.)) Kaldı ki Peygamberimizin elin zinasının tutmak olduğunu bildiren hadislerinde kullandığı el-Betş kelimesi de tabii tutuşu değil yapışıcı, arzulu, kavrayıcı tutuşu ifade etmektedir. ((Ragıb el-İsfehani, el-Müfredat, Betaşe maddesi.))

“Mahremiyet ve evlilik bağı olmaksızın bir kadının eli içine dokunan kişinin Kıyamet Günü’nde eline ateşten kor konulur.” Anlamındaki kendisiyle istidlâl edilemez “ğarib” hadisin, “terhib; korkutma” için kullanımı kabul edilse bile yapılan açıklamalar ışığında ancak cinsel amaçlı tutuşla ilgili uyarı olarak değerlendirilebileceği açıktır. (Nasbu’r-Raye 4/240) Burada değinilmesi gereken bir husus da elin zinasının Kur’ânın yasakladığı Fehşa (çirkinlik) kapsamında değerlendirilebileceği gerçeğidir.

2- Aralarında mahremiyet ve nikâh bağı bulunmayan erkekle kadının cinsel haz amacı gütmeyen tokalaşmaları ise iki şekilde değerlendirilmektedir.

a) İslâm bilginlerinin bir bölümü, cinsel haz gayesi gütmeyen tokalaşmaların cinsel telezzüz amaçlı tokalaşmalar gibi haram olduğu görüşündedirler. Onlar bu görüşlerinde Sevgili Peygamberimizin Kur’ânî emir gereği kadınlarla biatlaşırken erkeklerle tokalaştığı gibi kadınlarla tokalaşmayıp sözlü olarak biatlaştığını açıklayan hadisten delil getirmektedirler.

Şanlı Peygamberimiz Hz. Muhammet’le biatlaşan Ümeyme bint-i Rukeyke isimli kadın şöyle anlatıyor: Bir kadın topluluğu ile birlilikte biatlaşmak üzere Hz. Peygambere geldim… Elinizi uzatınız da size biat edelim, dedik. Şöyle buyurdular: – Ben kadınlarla tek tek tokalaşarak biatlaşmıyorum. Yüz kadına söylediğim söz bir kadına söylediğim; bir kadına söylediğim söz de yüz kadına söylediğim söz gibidir.” ((Nesai, 7/149; İslam Fıkhı Ans. 4/370.)) Yukarıda sunulan ve kendisiyle istidlal edilen hadis yanı sıra saygı değer eşleri Hz. Âişe annemizin, O’nun biatlaşma sırasında hiçbir kadınla tokalaşmadığını açıklayan sözleri de haramlılık delili olarak algılanamaz…. Zira emredici veya yasaklayıcı bağımsız buyrukları ile pekiştirmedikçe Peygamberimizin uygulamaları bağlayıcı hükümler oluşturmaz, yalnızca geçici tercihlerini yansıtır. Nitekim Peygamberimizin bizzat yapmadıkları bazı işlerin yapılmasını onayladıkları bilinmektedir. Örneğin O, “Benim eğlence ile eğlencenin benimle ne ilişkisi olabilir.” ((Nihâye, 2/109.)) buyurdukları halde düğünlerde ve bayram günlerinde huzurunda şarkılar söylenilmesini onaylamıştır. Kendisine ikram edilen keleri yememiş, ama yenilmesini tasvip buyurmuştur. ((Buhari, Zebâih 33.))

Kaldı ki kadınlarla biatlaşması için Peygamberimize verilen Kur’ânî emir mubâya’a mastarından emir kipidir ki Kurânın işaret ettiği üzere sözlü biatlaşmayı değil tokalaşma şeklindeki biatlaşmayı çağrıştırmaktadır. Üstelik Peygamberimiz Ebû Sufyan’ın karısı Hint’le tokalaşarak biatlaşmıştır. Kendisine vekil kıldığı Ömer b. Hattab da (onun huzurunda) kadınlardan tokalaşma yoluyla biat almıştır. Böyle olmakla beraber Peygamberimiz, kadınlarla sözlü biatlaşma dâhil bez üzerinden müsafaha ve bir kap suya birlikte el sokma şeklinde farklı uygulamalarda bulunmuş, tokalaşmanın tek yöntem olmadığını, yöntemlerin çeşitlendirilebileceğini belirtmiştir. Üstelik o erkeklerle tek tek biatlaştığı gibi topluca da biatlaşmıştır. Biatlaşma Peygamberimizden sonra daha da çeşitlenerek sözlüden yazılıya doğru gelişim göstermiştir. ((Müsned, 5/85, 6/409; Kurtubi Mümtahine 12; İbn Kesir, Mümtahine 12; Kettani, et-Terâtibu’l-İdariyye, İz Yayınları, 1/295; Diyanet İslam Ansiklopedisi, 6/121…, Buhari, Ahkam 43.))

b) İslam bilginlerinin bir bölümü de aralarında mahremiyet ve evlilik bağı bulunmayan karşı cinsler arasındaki cinsel haz amacı gütmeyen tokalaşmaların temelde helâl olduğu görüşündedirler. Bir önceki maddede özetlenen açıklamalar ışığında bizim katıldığımız görüş de budur. Cinsel haz amacı gütmese de asırlardır İslâm dünyasında sürdürülen ve kutsal kültürümüzün alâmet-i fârikası olmuş kadın erkek tokalaşmasını dışlayan uygulama onun haramlığına değil, bu konuda sedd-i zerâi’ yönteminin uygulanması gereğine inanılmasından kaynaklanmış olsa gerektir ki bu anlayış doğrudur. Bilinmesi gerektiği gibi temelde mubah – helâl olduğu halde harama sebebiyet verebilecek işlerden kaçınılması Kur’ânî usuldür. ((En’âm 108.)) Bu usûle İslâm Hukuku’nda vesîlelerin önlenmesi anlamına Sedd-i Zerâi’ denilmektedir. Cinsel amaç gütmese de tokalaşma her an cinsel nitelikli fitneye düşürebileceği için Sedd-i Zerâi’in işletilmesi gerekir. Zira harama yaklaştırıcı davranışlar ve işlerden kaçınılması ve şüphelilerden sakınılması Peygamberimizin de öğüdüdür. ((Buhari, İman 39; Tirmizi, Kıyamet 10.))

İslâm’ın, müslümanların yalnızca kültürel, ekonomik ve siyasal iktidarları dönemlerinde değil temel hak ve özgürlüklerinin çiğnenip kısıtlanacağı dönemlerde ve de müslümanlarla İslâm dışı toplulukların iç içe yaşayacağı toplumlarda da yaşanacağı düşünülürse, Kur’ân’a ve Peygamberimize aidiyeti ve anlamı üzerinde ittifak edilmiş Kur’ân bağlantılı Sünnet deliline dayanmadıkça her hangi bir sözü, davranışı ve işi haramlıkla vasıflandırmak İslâm’a bağlılık adına İslâm’la çatışmaktır. Üzülerek ifade etmek isteriz ki bu gibi helâli haramlaştırma veya farklı görüşleri bilmeksizin ve önemsemeksizin herhangi bir ictihadı İslâm’la özleştirmek gibi hatalar çokça yapılmaktadır. Oysaki Kur’ân bu nevi hataları ağır bir dille haram kılmaktadır. ((Yunus 59; Nahl 116; Şûrâ 21.))

Sonuç olarak deriz ki tokalaşma sünnettir. Aralarında mahremiyet ve nikâh bağı bulunmayan kadınla erkeğin cinsel haz amaçlı tokalaşması haramdır. – Doğrusunu Allah bilir- abdesti de bozabilir. Çünkü onların her biri, birbirlerine ulaşamayacak kadar yüce, dokunamayacak kadar kutsaldır. Ancak cinsel amaçlı da olsa tokalaşma müfessir sahâbi İbn-i Abbas’a göre, büyük günahlar ve açık çirkinliklerden kaçınıldıkça bağışlanacak “Lemem” benzeri küçük günahlardandır. ((Buhari, İsti’zan, Bâb: Zine’l-Cevârih…, Ayni, 22/238; İbn Kesir, Necm 32.))

Kur’ân ve Sünnet’in bu anlayışı doğruladığı da bir gerçektir. ((Kaynak tefsirlerden şu ayetlerin tefsirine bak: Necm 32; Nisa 31; Hud 114; Ankebut 7.))

Cinsel amaç gütmeyen tokalaşma ise temelde helâldir, abdesti de bozmaz. ((Farklı görüşler için bkz: Kurtubi, Nisa 43, 5/223.)) Fakat harama yol açabileceği için mücbir bir sebep olmadıkça sakınılmalıdır. Özellikle kadınlarımız ileri derecede kaçınıcı bir duyarlılık göstermelidir. Ancak nefislerine güven duyan veya yaşadıkları seküler toplumda, takdir haklarını kullanarak içinde bulundukları durumu, tokalaşmayı gerektirici; koruyucu veya manevi yarar sağlayıcı bir neden olarak değerlendiren mümin kadınlar ve erkekler ise İslâm adına asla yerilmemelidir. Hiç şüphesiz huzurunda sorgulanarak niyetlerimize ve amellerimize göre yargılanacağımız otorite yalnızca Allah’tır.

Ali Rıza DEMİRCAN

KAYNAK: Ali Rıza Demircan, Cuma Mesajları, Haklar-Hürriyetler-Vazifeler, Beyan Yayınları, İstanbul, 2008, s: 570-575.