Allah’â Karşı Girişilen Mücadelenin Galibi Allah’tır
Yazarımız OĞUZ ÇETİNOĞLU, 15 yıldan beri en çok tartışılan konular arasında yer alan BAŞÖRTÜSÜ meselesini konunun uzmanı, Prof. Dr. ABDÜLAZİZ BAYINDIR ile konuştu.
İstanbul Müftülüğünde FETVA KURULU BAŞKANLIĞI yapan Prof. Bayındır; tartışmalara, çok açık delillerle ve çok net cevaplarla son noktayı koydu:
Oğuz Çetinoğlu: Hocam sizinle, başörtüsünü enine boyuna konuşalım. Gerçi başörtüsünün eni-boyu, çok konuşulacak kadar fazla değil. Çok konuşulmasının sebebi, bilgisizlik olabilir. Şüphesiz bilgi noksanlığı giderilirse tartışmalar azalır.
Örtünmek nedir oradan başlayalım. Örtünmeyi târif eder misiniz?
Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır: Örtünme fıtratta vardır. Her insan; inancına, kültürüne, tabiat şartlarına ve imkânlarına göre örtünür. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Ey âdemoğulları! Size, bedeninizi örten, bir de sizi güzel gösteren elbise verdik. İyi elbise, sizi (takva) koruyan elbisedir.Bunlar Allah’ın ayetleridir, belki akıllarını başlarına alırlar.” (Araf 7/26)
Ayette üç çeşit elbiseden söz edilmektedir:
1-Edep yerlerini örten elbise. Bu, kişinin ön ve arkasını örten elbisedir.
2-Güzel gösteren elbise. Bu, vücudu örten ve kendine ziynet de denen elbisedir.
Bir ayette şöyle buyrulmuştur:
“Ey Ademoğulları! Secde edilen her yerde süslerinizi (size yakışanı) giyinin. Yiyin, için ama israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” (Araf 7/31)
“Âdemoğulları” terimi Âdem kızlarını da içine alır. “Secde yeri” namaz kılınan yer demektir. Yani namazda, edep yerlerinin dışındaki yerleri de güzel elbise ile örtmek gerekir.
3-Takva elbisesi. Takva, koruma anlamına gelir. Takva elbisesi, kişiyi yasak ilişkilerden, kötü bakışlardan, sıcaktan, soğuktan, çirkin görünmekten vs. koruyan elbisedir.
Hiç kimse eşinin dışında biriyle cinsel ilişkiye giremez. Bu sebeple bakışlarını kontrol etmeli ve çıplak olmamalıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Mümin erkeklere söyle, bakışlarını kıssınlar; ferçlerini (kolları ile bacakları arasındaki organlarını) korusunlar.” (Nur 24/30)
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar; ferçlerini (kolları ile bacakları arasındaki organlarını) korusunlar. ” (Nur 24/31)
İki bacak arasına ferc denir. Orayı karı-koca dışında kimse göremez. Bu sebeple küçük çocuklar dahi belli saatlerde izin almadan annelerinin, babalarının ve diğer yakınlarının yanlarına giremezler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Müminler! Elinizin altındaki esirler ile henüz erginlik çağına girmemiş çocuklarınız üç vakitte; sabah namazından önce, öğlen dinlenmesinde elbisenizi çıkarınca, bir de yatsı namazından sonra yanınıza girerken sizden izin istesinler. Bunlar, çıplak olabileceğiniz üç vaktidir. Bunların dışında size de onlara da bir günah yoktur. Onlar sizin, siz onların çevresinde dönüp dolaşırsınız. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilir, doğru kararlar verir.” (Nur 24/58)
Erginlik çağına girmiş yakınlardan biri, diğerinin yanına izin almadan, hiçbir zaman giremez. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Çocuklarınız erginlik çağına varınca kendilerinden öncekiler nasıl (her zaman ) izin istiyorlarsa onlarda izin istesinler. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilir, doğru kararlar verir.” (Nur 24/59)
Bunlar, hem ensest ilişkilerin hem de lezbiyenliğin önüne geçen tedbirlerdir.
Kadınların korunması daha büyük önem taşır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
” İyi kadınlar, Allah’a itaat eden ve Allah’ın korumasına karşılık yalnızken kendilerini özenle koruyanlardır.” (Nisa 4/34)
Bu sebeple her kadın, kocası dışında kimsenin arzusunu uyandırmayacak şekilde örtünmelidir.
Kadınlar yabancılara karşı her yerlerini örterler. Yüz, eller ve ayaklar, ihtiyaç sebebiyle istisna edilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“… Görünen kısım dışındaki ziynetlerini açmasınlar…” (Nur 24/31)
Çetinoğlu: Başörtüsü ve türban farklı nesneler midir ki, birincisini hoş karşıladıklarını iddia edenler, ikincisi hakkında katı yasakçı oluyorlar?
Bayındır: Türban Fransızca’dır ve sarık anlamınadır. (*) Bizim tülbend kelimesinden alınmıştır. Fransızca’dan tekrar Türkçe’ye geçmiştir.
Son bir kaç yıldır bu kelime, ısrarla kadınların başörtüsü anlamında kullanılmaktadır. Bunlara göre türban, omuzları da örten başörtüsüdür. Ne gariptir ki, asırlardır Müslüman Türk kadınının dışarıda kullandığı başörtüsü omuzları da örter. Eğer türban bu ise neden şimdiye kadar bunu hiç bir sözlük yazmamıştır. Sözlüklerde olmayan bir kelime ile yasak konur mu?
Çetinoğlu: Başörtüsü; İslamî hassasiyeti olanlar ile sekülarizm taraftarları arasında ayrışmanın sebebi hâline getirildi. Ayrışma, bize güç kaybettiriyor. Uzlaşma sağlamak kimin görevidir?
Bayındır: Başörtüsü, Allah’ın mümin kadınlara emridir. Bu emri kabul etmeyenlerin başlarını örtmeleri gerekmez. Bu bir ayrışma değil, birlikte yaşamanın tabii kuralıdır. Bize güç kaybettiren, tabii olmayan davranışlardır.
Çetinoğlu: Şeriat nedir?
Bayındır: Şeriat, hukuk düzeni demektir. İslam’da ibadetler yani Allah’a karşı görevler de hukukun içine girdiği için İslam dini anlamında da kullanılmaktadır.
Çetinoğlu: Başörtüsünün kamusal alanda yasak olduğu söyleniyor. Kamusal alan nedir, tarifi hangi mevzuata dayandırılıyor?
Bayındır: Kamusal, kamuya ait demektir. Kamu, bir memleketteki halkın bütünüdür. Kamusal alan, halkın ortak kullanım alanıdır. Kişi evinden çıktığı andan itibaren kamusal alana girer. Kadın kendi evinde başını örtmeyebileceği için kamusal alanda başörtüsünün yasak olması, bütünüyle yasaklanması demektir.
Çetinoğlu: Başörtüsü yaygınlaştı. Peki dindarların sayısında artış oldu mu?
Bayındır: Eskiden başörtülü kadınların sayısı daha çoktu. Sayı olarak değilse de nitelik olarak dindarlıkta artış olduğu söylenebilir.
Çetinoğlu: İnsanları, belli yerlere girmek için kimliklerinden uzaklaşmaya zorlamak, kim tarafından yapılırsa yapılsın, hoş karşılanabilir mi?
Bayındır: Başörtüsü Kur’ân’ın emridir. Anayasada da din hürriyeti vardır. Başörtüsünü yasaklamak için din hürriyetini kaldırmak gerekir. Bunu yapmak istemeyenler, Kur’ân’daki ilgili ayetleri kaldırmalıdırlar. Çünkü ayette geçen hımar (خمار ) kelimesine, kadının başörtüsü dışında bir anlam vermenin işe yaramadığı görüldü. Ayetler da kaldırılamayacağına göre bu mücadeleden vazgeçmek dışında bir çare yoktur.
Allah’a karşı mücadelenin galibi daima Allah’tır.
Çetinoğlu: Hocam çok teşekkür ederim. Üniversite’de dersler, Süleymaniye Vakfı’nda ilmî araştırmalar, kitap hazırlama hizmetleriniz… Bütün bu işler arasında vakit ayırdınız. Sağolun.
Bayındır: Ben de teşekkür eder, hayırlı hizmetlerinizin devamını niyaz ederim.
LÜGATÇE:
ensest: Aralarındaki yakın akrabalık sebebiyle kanunlar ve gelenekler tarafından evlenmeleri yasaklanan kişiler arasındaki cinsî ilişki.
erginlik çağı: ‘Bulûğ çağı’ olarak da kullanılmaktadır. Sözlüklerde; ‘Ulaşmak, yetişmek, gayesine varmak…’ olarak açıklanmaktadır. Bir fıkıh terimi olarak, bir kimsenin çocukluk dönemini bitirmesidir. Ergenlik yaşı çocuğun vücut yapısına ve iklim şartlarına göre değişebilir. İslam hukukçularına göre ergenlik yaşının alt sınırı erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Bulûğ, kişinin dinen mükellef sayılıp, yetişkin insan statüsü kazandığı dönemdir. Bu çağa ulaşan ve akıllı olan kimse artık ergenlik çağına girmiş demektir. Ergenlik çağına giren kişi, ibâdet, helal ve haram gibi dînî hükümlere muhatap, cezâî, malî ve hukukî yükümlülüklere karşı sorumlu olur.
fıtrat: İnsanın doğuştan sâhip olduğu bütün özellikleri ifâde eden bir terimdir. ‘Yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sâhip oluş’ anlamında kullanılır. Kelime, Kur’an-ı Kerim’de 19 yerde ve bâzı hadislerde geçmektedir. İslâmiyet’te fıtrat; ‘Cenab-ı Allah’ın; ilk yaratılış sırasında insan tabiatına bahşettiği yaratanı tanıma eğilimi , ruh temizliği gibi olumlu yetenek ve yatkınlıkları ifâde eder.
hımar: Yalnızca hanımlar tarafından kullanılan baş örtüsü. Âyette geçen ‘humur’ kelimesi, ‘hımar’ kelimesinin çoğuludur. ‘başörtüleri’ olarak Türkçe’ye çevrilmektedir. Bu kelime de ‘hamr’ kökünden gelmektedir. Hamr kelimesinin anlamı, ‘bir şeyi örtmek’tir. Günlük kullanımda bu kelime, kadının başını örttüğü malzemeye isim olmuştur. Eski Arapça sözlükler, ‘hamr’ kelimesinin karşılığını ‘başörtüsü’ olarak vermektedirler.
lezbiyen: kadın eşcinsel.
takva: Cenab-ı Allah’tan korkma, Allah korkusuyla dinin yasak ettiği şeylerden kaçınma. Dünya ve âhirette insana zarar verecek, ilâhî azaba sebep olabilecek söz, fiil ve davranışlardan, her türlü günahtan sakınmak.
ziynet: ‘zinet’ olarak da kullanılmaktadır. Lügat anlamı; süs, bezek ve süs eşyasıdır. Kur’an-ı Kerim’de, zinet olarak Nur Suresi, 31. Âyet’te geçmektedir. İslam fıkhında ziynet; baş, kulak, boyun, göğüs, kolların omuzdan bilekleri kadar olan kısmı ve ayaklardır. Yüz ve eller ziynetin dışında tutulmuştur. Burada sayılmayan vücudun diğer kısımları da şüphesiz ve mutlaka örtülü olacaktır.
OĞUZ ÇETİNOĞLU
(*) Tahsin SARAÇ, Fransızca Türkçe Büyük Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1976, c.II, s.1325.
İlgili Yazılar
-
Tefsirciler Nasıl Tarihselci Oldu?
1 Şubat, 2024 -
GELECEK İÇİN DİN EĞİTİMİ
23 Eylül, 2021 -
İslam Hukuku Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. ABDULAZİZ BAYINDIR ile sohbet
25 Mayıs, 2019 -
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır ile Sohbet
26 Temmuz, 2018 -
Benî Kureyza Esirlerinin Akıbeti
10 Nisan, 2018 -
Savaş Esirleri ve Cariyelik
2 Kasım, 2015 -
Prof.Dr. Mikail Bayram Röportajı
7 Temmuz, 2014 -
Yenigün Gazetesi Röportajı
6 Temmuz, 2012 -
Bu Röportajı Yalnız Kadınlar Sever
29 Aralık, 2011 -
İsra ve Mirac
8 Temmuz, 2010