Yazar Hakkında
Suleymaniye Vakfi
Peygamberimizin Hac ve Umresi
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), (üç kere hacc yaptı. Şöyle ki:) Hicret etmezden önce iki, hicretten sonra da bir hacc ve bununla birlikte bir umre yaptı. Bu hacc sırasında (Medine’den) altmışüç deve sevketti. O sırada Hz. Ali (radıyallahu anh) Yemen’den geldi [beraberinde, Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)’ın kestiği kurbanların] geri kısmı da vardı. Bunlar arasında (Ebu Cehl’e ait olup Bedir savaşında ganimet olarak alınan) burnunda gümüş halka bulunan deve de vardı. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) hepsini kesti. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) her deveden bir parça alınmasını emretti. Bunlar (bir kapta) pişirildi. Efendimiz suyundan içti.” [Tirmizî, Hacc 6, (815)]
Abdullah İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm), saçlarını tarayıp yağladıktan, rida ve izarını giydikten sonra Medine’den ashabıyla birlikte ayrıldı. Rida ve izâr çeşitlerinden, vücudun cildine boyası geçen za’feranla boyanmış olanlar dışında hiçbir şeyi yasaklamadı. Böylece Zülhuleyfe’ye geldi. Orada devesine bindi. Devesi onu Beydâ sırtına çıkarınca O (aleyhisselâtu vesselâm) da, ashabı (radıyallahu anhümâ) da telbiye getirdiler. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) kurbanlığın takısını takıp nişanladı. Bu iş, Zilkade ayının sondan beşinci gününde cereyan etmişti. Mekke’ye Zilicce’nin dördünde indi. (İlk iş) Beytullah’ı tavaf etti. Safa ve Merve arasında sa’yde bulundu. Kurbanlığı sebebiyle ihramdan çıkmadı. Çünkü ona (kurbanlık alameti olan takıyı) takmıştı. sonra Mekke’nin Hacûn yanındaki en yüksek yerine indi. Artık hacc için telbiye getiriyordu. Kâbe’ye, onu tavaf ettikten sonra, Arafat’tan dönünceye kadar hiç yaklaşmadı. Ashabına ise, Kâbe’yi tavaf etmelerini, Safa ile Merve arasında sa’y etmelerini emretti, sonra saçlarını kısaltarak ihramdan çıkmalarını emretti. Bütün bu emirler, beraberinde kurbanlık olarak takılanmış devesi olmayanlar içindi. Beraberinde hanımı bulunanlara, hanımları da helaldi. Keza koku ve elbise de helaldi.” [Buhari, Hacc 21, 70, 128]
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Arafat’ta vakfe yaptı ve: “Burası Arafat’tır, vakfe yeridir, Arafat’ın heryeridir” dedi. Sonra güneş batar batmaz ifâza yaptı. (Arafat’ı terketti). Devesini terkisine Usame İbnu Zeyd (radıyallahu anhümâ)’i bindirdi. Efendimiz (aleyhisselâtu vesselâm), -Halk sağında ve solunda (develere telaşla vururlarken) onlara dönüp bakmadan- her zamanki sükûn ve rıfk halini koruyarak eliyle işaret edip: “Ey İnsanlar! Sakin olun” diyordu. Sonra Cem’e (Müzdelife’ye) geldi. Orada iki namazı da (akşam ve yatsı) beraberce kıldırdı. Sabah olunca Kuzah tepesine gelip üzerinde vakfe yaptı. “Burası Kuzeh’dir, vakfe yeridir. Cem’in tamamı vakfe yeridir!” dedi. Sonra oradan ayrıldı, Muhassır vadisine geldi. Devesine vurdu. Deve dört nala koşarak vadiyi geçti. Orada durup, amcası Abbas (radıyallahu anh)’ın oğlu Fazl’ı devesinin terkisine aldı. Oradan Cemretu’l-Akabe’ye geldi ve taşlama yaptı. Sonra Menhâr’a (kesim yerine) geldi: “Burası menhardır (kurbanlarımızı keseceğimiz yer), Mina’nın her tarafı menhardır” buyurdu. Has’am kabilesinden genç bir kadın gelerek: “Ey Allah’ın Resûlü! Babam yaşlanmış bir ihtiyardır, Allah’ın hacc farizası kendisine terettüp etmektedir. Ben ona bedel hacc yapabilir miyim?” diye bir sual sordu. Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm): “Babana bedel hacc yap!” cevabını verdi. Bu sırada eliyle, deveninterkisinde bulunan Fazl’ın başını büktü. Amcası Abbas (radıyallahu anh): “Ey Allah’ın Resûlü! Amcanın oğlu Fazl’ın başını niye büktün?” diye sordu. “İkisini de birer genç görüyorum. Onlar hakkında şeytanın şerrinden emin değilim!” dedi. Derken bir adam daha gelip: “Ey Allah’ın Resûlü, ben traş olmazdan önce ifâza tavafını yaptım!” dedi. “Traş da ol, bunda bir mahzur yok!” cevabını aldı. Derken bir başkası daha gelip: “Ey Allah’ın Resûlü, ben taşlama yapmazdan önce kurbanımı kesmiş bulundum!” dedi. “Taşlarını da at, bunda bir mahzur yok!” cevabını aldı. Sonra Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm) Beytullah’a geldi, onu tavaf etti, sonra Zemzem’e geldi ve: “Ey Abdülmuttaliboğulları, eğer halk size bunun üzerine galebe etmeyecek olsa mutlaka çekerdim” dedi. [Tirmizî, Hacc 54, (885)]
İlgili Yazılar
-
KUR’ÂN’DA SALAT KAVRAMI
1 Mart, 2024 -
TASDİK KONUSU VE ÖNCEKİ KİTAPLAR HAKKINDA ÖZET
27 Şubat, 2024 -
ŞAH DAMARI
15 Ağustos, 2023 -
GÖKLERE YOLCULUK İSRÂ VE MİRÂC
10 Ağustos, 2023 -
İKTİSADİ GELİŞME VE ZEKÂT
13 Haziran, 2023 -
CENNETTE HURİLER
23 Ocak, 2023 -
YOLCULUKTA VE KORKU HALİNDE NAMAZ
23 Şubat, 2022 -
KİTAP VE SÜNNET Mİ? KİTAP VE HİKMET Mİ?
10 Şubat, 2022 -
Ölüme Hazırlık
8 Haziran, 2021 -
Haydi Hep Birlikte Namaza!
12 Şubat, 2021